İşkence suçu, Türk Ceza Kanunu’nun “İşkence ve Eziyet” bölümünde ve 94-95. maddelerde düzenlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” hükmünü getirmiştir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinin 3. fıkrası da “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” ifadesini kullanmaktadır. Yine birçok uluslararası sözleşme de işkence ve eziyeti yasaklamaktadır.

Tüm bu hükümlere istinaden TCK madde 94 işkence suçunu ve bu suçun failini “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi” ifadesi ile tanımlamaktadır.

TCK madde 95 ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçunu düzenlemektedir.

İŞKENCE SUÇUNDA GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

İşkence suçunda görevli mahkeme AĞIR CEZA mahkemeleridir.

İŞKENCE SUÇUNUN CEZASI NEDİR?

Suçun TCK madde 94’de ifade edilen temel şeklinin cezası 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye, gebe kadına, avukata veya diğer kamu görevlilerine görevleri dolayısıyla işlenmesi durumunda 8 yıldan 15 yıla kadar, işkence fiilinin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde ise 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.

Bununla birlikte aşağıda detaylı incelenecek olan TCK madde 95’de ifade edilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçunda verilecek olan ceza, TCK madde 95/1-a,b,c,d,e’ye giren hallerde, TCK madde 94’e göre verilecek ceza yarı oranında, TCK madde 95/2-a,b,c,d,e’ye giren hallerde ise bir kat arttırılır.

İşkence suçunun vücutta kemik kırılmasına neden olması durumunda, kırığın hayati fonksiyonlara etkisine göre verilecek olan ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.

İşkence suçu neticesinde ölüm meydana geldiği durumlarda ise faile verilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

İşkence suçunun ihmali davranışla işlenmesi durumunda verilecek cezada bu nedenle bir indirim yapılmaz. (TCK madde 94/5)

İŞKENCE SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ NELERDİR?

İşkence suçunun nitelikli halleri hem TCK madde 94/2-3 hem de TCK madde 95/1-2-3-4’de sıralanmaktadır.

ÇOCUĞA, BEDEN veya RUH BAKIMINDAN KENDİSİNİ SAVUNAMAYACAK DURUMDA BULUNAN KİŞİYE YA DA GEBE KADINA KARŞI İŞKENCE SUÇU (TCK Madde 94/2-a)

Tam ve sağ olarak doğmuş ve 18 yaşını doldurmamış herkes çocuktur. Aşırı yaşlılık, kendini savunamamaya sebebiyet veren uzuv kaybı, engel, ruhsal bir hastalık, alkol, uyuşturucu, narkoz gibi sebeplerle hareket edememe durumları beden veya ruh bakımından kendini savunamama halleridir. Bu kişilere karşı işlenen işkence suçu nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte suçun hamile kadına karşı işlenmesi durumu da metinde nitelikli hal olarak sayılmıştır.

Bu durumda verilecek ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir.

AVUKATA veya DİĞER KAMU GÖREVLİSİNE KARŞI GÖREVİ DOLAYISIYLA İŞLENEN İŞKENCE SUÇU (TCK Madde 94/2-b)

Türk Ceza Kanunu madde 6’da yargı görevi yapanlar arasında avukatlar da sayılmıştır. Kanun koyucu avukatlara karşı görevleri sebebiyle işlenen işkence suçunu da nitelikli hal kapsamında düzenlemiştir. Benzer şekilde görevini yaptığı için işkence suçunun mağduru haline getirilen diğer kamu görevlilerine karşı da bu suçun işlenmesi durumunda verilecek ceza artacaktır. Bunun sebebi avukat veya diğer kamu görevlilerini değil, bu kişilerin nam ve hesabına iş ve işlem yaptıkları bireyleri, bir anlamda toplumu korumak, bu kişilerin ifa ettikleri görevleri sebebiyle işkence gibi insan haysiyetiyle bağdaşmayan uygulamalara karşı önlem almaktır.

Avukat veya diğer kamu görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla işlenecek işkence suçunda verilecek ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir.

CİNSEL YÖNDEN TACİZ ŞEKLİNDE GERÇEKLEŞEN İŞKENCE SUÇU           (TCK Madde 94/3)

İşkence suçu insan onuruyla bağdaşmayan bir takım fiiller ile gerçekleşebilecek bir suçtur. Kanun koyucunun TCK madde 94/3’de vurguladığı ve daha fazla cezayı gerektiren nitelikli hal de bu suçun cinsel taciz yoluyla gerçekleştirilmesi halidir. TCK madde 105’in gerekçesine göre cinsel taciz “Cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesi” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla cinsel taciz boyutundaki sözlerin, davranışların, söz konusu olduğu işkence suçunda kanun koyucu daha ağır bir ceza belirlemiştir. Bu durumda suçun faili ayrıca cinsel taciz suçundan cezalandırılmaz. Ancak işkence suçu, mağdurun cinsel dokunulmazlığının ihlali ya da vücuda organ veya sair cisim sokmak suretiyle işlenirse, fail ayrıca TCK madde 102’te ifade edilen cinsel saldırı veya mağdurun çocuk olması durumunda TCK madde 103’te ifade edilen çocukların cinsel istismarı suçlarından da cezalandırılacaktır.

Suçun bu halinde verilecek ceza 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN DUYULARINDAN VEYA ORGANLARINDAN BİRİNİN İŞLEVİNİN SÜREKLİ ZAYIFLAMASI HALİ       (TCK Madde 95/1-a)

Duyu ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasından, merkezi sinir sisteminin işlevinde meydana gelen kalıcı zayıflıklar, işitme, görme, dokunma, tatma duyularındaki ve el, kol, ayak, bacak, kalça gibi uzuvlarda oluşacak his kayıplarını anlamak gerekmektedir. Yargıtay bir kararında ağızdaki bir dişin kaybını, organ işlevinin sürekli zayıflaması olarak kabul etmiştir.

İşkence suçu neticesinde mağdurun, duyu ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması neticesi meydana gelmişse verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın yarı oranında arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN KONUŞMASINDA SÜREKLİ ZORLUĞA NEDEN OLUNMASI HALİ (TCK Madde 95/1-b)

Konuşmada sürekli zorluk hükmü, konuşma yeteneğinin olay öncesine göre açık ve anlaşılır bir şekilde değişmesi, zorlaşması halinde uygulama alanı bulacaktır. İşkence suçu neticesinde mağdurun konuşmasında sürekli zorluk hali ortaya çıkması durumunda verilecek ceza, TCK Madde 94’e göre verilecek cezanın yarı oranında arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN YÜZÜNDE SABİT İZ KALMASI HALİ (TCK Madde 95/1-c)

Yüzde sabit iz hükmündeki yüz ifadesinden, boyun ve kulaklar dahil olmak üzere başın ön kısmı anlaşılmaktadır. Burada bahsedilen sabit iz neticesinde mağdurun yüzü değişmemiş yalnızca fiil neticesinde yüzünün yapısını değiştirmeyen bir iz ortaya çıkmıştır. Kaş, dudak yarılmaları neticesinde yüzde kalan iz bu hükme örnek olarak verilebilir.

İşkence suçu neticesinde mağdurun yüzünde sabit iz meydana gelmesi durumunda verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın yarı oranında arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN YAŞAMINI TEHLİKEYE SOKAN BİR DURUM OLUŞMASI (TCK Madde 95/1-d)

Mağdurun yaşamını tehlikeye sokma hükmünden, fiil sebebiyle mağdurun kısa süreli de olsa kayda değer bir ölüm neticesinin gerçekleşme ihtimalinin ortaya çıkması anlaşılmaktadır.

İşkence suçu neticesinde mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir durum meydana gelmesi halindeverilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın yarı oranında arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇUNUN GEBE BİR KADINA KARŞI İŞLENİP DE ÇOCUĞUNUN VAKTİNDEN ÖNCE DOĞMASINA SEBEP OLUNMASI (TCK Madde 95/1-e)

Kanun koyucu, işkence suçunun gebe bir kadına karşı işlenmesi sonucunda çocuğun vaktinden önce doğması halini nitelikli hal olarak değerlendirmiştir. Sadece gebe bir kadına karşı suçun işlenmesi bu nitelikli hale sebebiyet vermeyecektir. Bununla birlikte çocuğun erken doğması, erken doğum ile işkence fiili arasında illiyet bağının da kurulabiliyor olması gerekmektedir.

İşkence suçunun mağdurunun gebe bir kadın olduğu ve çocuğun bu sebeple erken doğduğu durumlarda verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın yarı oranında arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN İYİLEŞME OLANAĞI BULUNMAYAN BİR HASTALIĞA YAKALANMASI VEYA BİTKİSEL HAYATA GİRMESİ HALİ (TCK Madde 95/2-a)

Mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması hükmünden, fiil sonucu disk kayması, kalp yetmezliği, kısmi felç gibi hastalıklar anlaşılmaktadır. İyileşme imkanının bulunup bulunmadığı, suçun işlendiği zamanki tıbbi imkanlara göre değerlendirilmektedir.

İşkence suçu neticesinde mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması veya bitkisel hayata girmesi halinde verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın bir kat arttırılmış hali olacaktır.

İŞKENCE SUÇU SEBEBİYLE MAĞDURUN DUYULARINDAN VEYA ORGANLARINDAN BİRİNİN İŞLEVİNİN YİTİRİLMESİ HALİ                                  (TCK madde 95/2-b)

Duyu ve organlardan birinin işlevinin sürekli yitirilmesi, işitme, görme, dokunma, tatma duyuların ve el, kol, ayak, bacak, kalça gibi uzuvların işlevsizleşmesini (çalışmamasını) anlamak gerekmektedir.

İşkence suçu neticesinde mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesi halinde verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın bir kat arttırılmış hali olacaktır.

İşkence suçu sebebiyle mağdurun, konuşma veya çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması (TCK madde 95/2-c), yüzünde sürekli değişiklik (TCK madde 95/2-d), gebe bir kadına karşı işlenip çocuğun düşmesi (TCK madde 95/2-e) sonuçlarında da verilecek ceza, TCK madde 94’e göre verilecek cezanın bir kat arttırılmış hali olacaktır.

Yüzde sürekli değişiklik ifadesinden fiil öncesi olan yüzün biçimi tamamen kaybolmasa ve itici bir durum ortaya çıkmasa bile, dengesinin anlaşılır ve sürekli şekilde bozulması anlaşılmalıdır. Bir gözün çıkması, kulak kepçesinin alınması gibi durumlar yüzde sürekli değişikliğe örnek olarak gösterilebilir.

İşkence neticesinde vücutta kemik kırılması meydana gelmişse, kırılan kemiğin hayati fonksiyonlarına etkisine göre verilecek ceza, 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olacaktır. (TCK madde 95/3)

İşkence neticesinde ölüm meydana geldiğinde ise verilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olacaktır. (TCK madde 95/4)

İŞKENCE SUÇU İLE İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER

İşkence bir insanlık suçudur. Yukarıda da belirtildiği üzere hem uluslararası hukukta hem de iç hukukta kesin bir dille yasaklanmış ve bu suçun işlenmesi durumunda ağır yaptırımlar öngörülmüştür.

İşkence suçunun bu özelliği sebebiyle kanun koyucu, bu suçu işleyen kişilere karşı, suçun yaptırımlarını daha etkin bir biçimde uygulamak adına yasada diğer suçlar için ifade edilen bir takım ceza indirimi ve ceza verilemeyecek durumları işkence suçu açısından ortadan kaldırmıştır.

Örneğin, her ne kadar işkence suçunu işleyebilecek kişi kamu görevlisi olarak tanımlanmışsa da bu suçun işlenmesine iştirak eden kişi, kamu görevlisi olmasa dahi, kamu görevlisi gibi cezalandırılacaktır. (TCK madde 94/4)

İşkence suçu bazen ihmali davranışla işlenebilir. Örneğin suçu işleyen kamu görevlilerinin amiri pozisyonundaki kişiler suçtan haberdar ve suçu önleyebilecek durumdayken önlemediyse, ihmali davranışla işkence suçunu işlemiş olurlar. Suçu ihmali davranışla işleyen kişi hakkında verilecek cezada, bu sebeple herhangi bir indirim yapılmaz. (TCK madde 94/5)

İşkence suçunda zamanaşımı işlemez. Olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin fail yargılanıp cezalandırılabilir. (TCK madde 94/6)

İŞKENCE SUÇUNDA UZLAŞTIRMA, ŞİKAYET VE ZAMANAŞIMI DÜZENLEMELERİ NASILDIR?

UZLAŞTIRMA         :Uzlaştırma, fail ile mağdurun, soruşturma veya kovuşturma aşamasında, bir uzlaştırmacının yardımından faydalanarak, hukuka uygun bir edim karşılığında veya herhangi bir edim olmaksızın anlaşmasıdır. İşkence suçu uzlaştırma prosedürüne tabi değildir.

ŞİKAYET                  :İşkence suçunun soruşturulması ve kovuşturulması için şikayet aranmaz. Yargı makamları suçun işlendiğini öğrendikleri zaman re’sen soruşturma ve kovuşturma yapabilirler.

ZAMANAŞIMI         :İşkence suçunda zamanaşımı işlemez. Olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin fail yargılanıp cezalandırılabilir.

İŞKENCE SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

İŞKENCE SUÇU İLE KASTEN YARALAMA SUÇU ARASINDAKİ FARK

YARGITAY CEZA GENEL KURULU 2017/8-753 Esas. 2019/497 Karar

Taksim Polis Merkezi Amirliği’nde komiser yardımcısı olarak görev yapan sanık …’un yağma suçuna ilişkin olarak şüpheli sıfatıyla gözaltına alınıp gece saat 02:00 sıralarında polis merkezi amirliğine getirilen mağdur … ile yanında bulunan tanıklara yönelik olarak “Buradan gideceksiniz, bir daha bu işleri yapmayacaksınız!” şeklinde bağırmaya başladığı, akabinde de elleri kelepçeli olan mağdura tokatla vurduğu, mağdurun “Bu dayağı hak edecek ne yaptık?” demesi üzerine sanığın “Neden cevap veriyorsun?” diyerek mağdura vurmaya devam ettiği, bu duruma tepki gösteren mağdurun sanığı itmesi üzerine sanığın mağduru tanıkların yanından alarak onların görebileceği ayrı bir koridora götürdüğü, burada sanığın mağdurdan yere yatmasını istediği, mağdurun yere yatmak istememesi üzerine, sanığın elinde bulunan tahta sopa ile mağdurun vücudunun değişik yerlerine vurmaya başladığı, bu esnada da sürekli olarak mağdurdan yere yatmasını istediği, mağdurun bunu kabul etmemesi nedeniyle de “Yere yapışacaksın!” diyerek mağdura kırılıncaya dek tahta sopa ile vurmayı sürdürdüğü, bu olay sonucunda Beyoğlu Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 11.07.2008 tarih ve 2136 Sayılı rapora göre mağdurun sol üst kolu tamamen kaplayan renk değişikliğine uğramış ekimoz, bel kısmında solda 3×5 cm’lik lineer, sağ omuz başında sararmaya başlamış 5×5 cm’lik ekimoz, sol omuz orta kısımda 4×5 cm’lik ekimoz, sol dirsekte bileğe uzanan ödem, sol üst bacak üst yan orta kısımda 5×8 cm’lik ekimoz oluşacak şekilde ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte yaralandığı somut olayda; mağdurun sanık tarafından karakolda darbedildiğine ilişkin birbiri ile uyumlu olan savcılık ve mahkeme ifadeleri, tanıklar …, … ve …’ın mağdurun beyanlarını destekleyen anlatımları, alınan doktor raporları ve dosya kapsamında yer alan mağdura ait fotoğrafların incelenmesinden anlaşıldığı üzere sanığın, olay tarihinde yapılmakta olan soruşturmaya ilişkin şüpheli olarak gözaltına alınan ve elleri kelepçeli olan mağdur …’a, devletin güvencesi altında olması gereken karakolda bulunduğu sırada, güç kullanımını gerektirecek herhangi bir olumsuz davranışı bulunmadığı hâlde, insan onuru ile bağdaşmayacak şekilde ve cezalandırmak amacıyla tokatla vurmaya başlaması, bu duruma tepki gösteren mağdurun kendisini itmesi üzerine de mağduru iş yerinde birlikte çalıştığı tanıkların yanından alarak onların görebileceği ayrı bir koridora götürüp otoritesini göstermek ve aşağılamak amacıyla mağdurdan yere yatmasını istemesi, mağdurun bunu kabul etmemesi üzerine de elinde bulunan tahta sopa ile mağdurun vücudunun değişik yerlerine vurmaya başlaması, bu esnada da ısrarla mağdurdan yere yatmasını istemeye devam etmesi, mağdurun yere yatmaması üzerine de iradesini kırmak amacıyla elindeki tahta sopa kırılıncaya dek mağdura vurmaya devam etmesi şeklindeki insan onuru ile bağdaşmayan ve mağdurun bedensel yönden acı çekmesine, aşağılanmasına ve irade yeteneğinin etkilenmesine yol açan eyleminin, mağdurun vücudunda bulunan yaraların yerleri, sayıları ve nitelikleri de gözetildiğinde, ani olarak işlenmediğinin, belli bir süreç içinde gerçekleşen sistematik bir uygulama hâlini aldığının; öte yandan işkence suçu için kamu görevlisinin, insan onuruyla bağdaşmayacak surette kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine ya da aşağılanmasına yol açacak davranışlar yaptığını bilmesi ve istemesinin yeterli oluşu, kanuni düzenlemede işkencenin belirli bir saik ile işlenmesinin suçun unsuru olarak sayılmamış olması, bu anlamda bir kişiye karşı insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışların korkutmak, otoritesini göstermek, ayrımcılık yapmak, cezalandırmak ya da benzer sebeplerle işlenmesi hâlinde dahi işkence suçunun oluşacağının anlaşılması karşısında sanığın eyleminin TCK’nın 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunu değil aynı Kanun’un 94. maddesinde düzenlenen işkence suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ 2016/12186 Esas 2017/12375 Karar

Katılanın bir suç şüphesi ile takibi sırasında polis memuru sanıklardan kaçmaya çalışırken, tel örgülere takılarak yere düştüğü ve bu esnada sanıkların yere düşen katılanın yanına gelerek batın bölgesine tekme atmaları sonucu katılanın dalağının ağır derecede hasar gördüğü, bilahare dalağının alındığı şeklinde iddia olunan olayda; katılanda meydana gelen yaralanmanın telden atlama sırasında düşme sonucu oluşmayıp, sanıkların attıkları tekme neticesinde oluştuğu, katılanın aşamalarda değişmeyen anlatımları, dosyada mevcut doktor raporları, adli tıp raporu ve tanık beyanlarından anlaşılmakla, sanıkların eylemleri sistematik ve süreklilik arz eder şekilde olmadığından, işkence suçunu oluşturmadığı, bu haliyle eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu oluşturmakla bu suçtan cezalandırılmaları gerekirken, yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, hatalıdır.

İŞKENCE SUÇUNUN OLUŞABİLMESİ İÇİN İNSAN ONURUYLA BAĞDAŞMAYAN ANLIK MÜDAHALELERİN DE YETERLİ OLDUĞU

YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ 2018/207 Esas 2018/6390 Karar

Katılanın sırtındaki sigara yanıklarının infaz koruma memuru olan sanıklar tarafından meydana getirildiği konusunda kuşku bulunsa da, vücudunun diğer bölgelerindeki ekimoz ve lezyonların katılana cezaevi görevlileri olan sanıklar tarafından tekme yumruk gibi veya uygun zemine çarpma veya çarptırılma gibi müdahalelerle ve darbelerle oluştuğu, kol bölgesindeki morlukların da kollarından sıkıca kavranmakla oluşabileceğinin gerek rapor gerekse katılan beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, vücuttaki çok sayıdaki sigara yanığının sanıkların eylemleri neticesinde oluşmadığı kabul edilse dahi, sanıkların diğer darp ve cebire dair eylemlerinin işkence niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, işkence suçunun oluşması için insanlık onuruna aykırı, anlık müdahalelerin de yeterli olduğu, zira bu müdahelelerin de insan onuruyla bağdaşmayıp bedensel ve ruhsal yönden katılanın acı çekmesine neden olduğu, işkence suçunun varlığı için cezaevinde sistematik bir kötü muamelenin her seferinde beklenemeyeceği, açıklanan sebeplerle sanıkların eylemlerinin işkence yapmak suçunu oluşturduğuna karar veren mahkemenin delilleri takdir ve değerlendirmesi ile suç vasfının tayininde bir isabetsizlik bulunmamıştır.

İHMALİ DAVRANIŞLARLA İŞKENCE SUÇU

YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ 2016/5680 Esas 2017/3721 Karar

Dava; işkence ve hakaret suçlarına ilişkindir. Her ne kadar Mahkemece, mağdurun yaralanmasının zor kullanma sınırlarının içinde kaldığı kabul edilmişse de gerek Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile diğer Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki bulgular ve aynı gün Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nce yapılan tespitler ve buna bağlı olarak verilen sonuç rapor içeriğinin mağdur ve tanık beyanlarını doğrular nitelikte olup, üç polis memurunun bir şahsı gözlem odasına götürmek için kullanması gereken zor kullanmanın sınırları içinde kabulünün mümkün görülmemesi karşısında başka bir olay sebebiyle polis merkezine getirilen katılan sanığın polis merkezine birlikte getirildiği diğer şahsın odaya alınıp ikramda bulunmasına itiraz etmesi kendisinin ise gözlem odasına konulmak istenmesine tepki göstermesi ve gözlem odasına gitmemek için direnmesi üzerine polis memuru sanıkların mağduru darp ettikleri; daha sonra da nöbet değişimde diğer polis memurunun kameranın olmadığı koridora çektiği ve burada da dövdükleri, bu şekilde eylemlerinin sürekli ve sistematik bir hal aldığı, o sırada polis merkezinin amiri olan ve darp olayını görmesine, önleme görevi bulunmasına rağmen müdahale etmeyerek suça iştirak eden sanığın üzerlerine atılı işkence yapmak suçunu işledikleri sabit olduğu halde delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek beraatlerine karar verilmesi isabetsizdir.

Av. Arb. Onur GÜNEŞ

Detaylı bilgi ve sorularınız için iletişime geçiniz.